Ana Sayfa

 

ECEZTU EHLE ZEMANİ – ECEZTU KULLE AHADİN - ECEZTU Li-KULLİ VAHİDİN (AHADİSN) -

ECEZTU Lİ-MEN KALE LA İLAHE İLLALLAH – ECEZTU Lİ-MEN YEŞA’U’L-İCAZE – ECEZTU Lİ-L-MEVCUDİN – ECEZTU Lİ-L-MUSLİMİN – ECEZTU TALEBETE’L-İLMİ Bİ-BELEDİ KEZA -

İCAZE AMME - İCAZE AMME MUKAYYEDE - İCAZE AMME MUTLAKA

 

''Umumi icazet'' manasına icazet'in üçüncü nev'idir. Bir Şeyh'in ne rivayet edilecek icazet'e konu olan Kitab veya Hadisleri nede onları rivayet'e izin verdiği şahıs veya şahısları açıklamaksızın Eceztu ehle zemani'' (zamanımda yaşayanlara icazet verdim) '' li men edreke zemani '' (zamanıma yetişenlere icazet verdim),  ''Eceztu lil-müslimin (veya cemi'a'l-müslimin), (müslüman olan herkese izin verdim), ''Eceztu li men kale la ilahe illallah'' (la ilehe illallah diyen herkese icazet verdim) ''Eceztu li men yeşa'u'l-icazete '' (isteyen herkese icazet verdim) gibi umumi bir ifadeyle verdiği icazettir. Bu icazet şeklinin özelliği Mucazun leh'in tayin edilmemiş oluşudur.

 

Şahsın belli etmeden umumi olarak verilen icazetler Alimler arasında ihtilaf konusu olmuştur. Hatta icazeti esas itibariyle kabul edenler bile umumiyetle bu şekil icazette tereddüde düşmüşlerdir. Bunlara göre kısıtlayıcı bir vasıfla kayıtlı icazetler, kayıtlı olmayanlara nisbetle cevaza daha yakındır. (ulum,136.7).

 

Öte yandan Ebu Abdillah b. Mende ''la ilahe illallah diyen herkese'' diyerek umumi bir icazet vermiş, el-Hatibu'l-Bağdadi de bunu caiz görmüştür. Ayrıca Kadı Ebu't-Tayyib et-Taberi'nin nakline göre Ebu Abdillah b. Attab, Ebu'l-Fadl Ahmed ibnu'l-Hasen b. Hayrun, Ebu'l-Velid b. Ruşd, Ebu't-Tahir es-Silefi, Ebu Bekr b. Hayr el-İşbili,  pek çok Alim umumi icazeti caiz görmüşlerdir. (tedrib,2/32,3).

 

İbnu's-Sallah icaze amme'yi caiz görmemiştir. O'na göre pek azı müstesna umumi icazeti caiz gören selef ve son devir Alimlerinden bu icazet çeşidini kullanarak Hadis rivayet edildiği ne duyulmuş  nede görülmüştür. Aslında icazet zayıflıktır. Hududu geniş tutulursa zayıflığı artar ve çekilmez hgale gelir. (ulum, 137).

El-İraki ise aynı görüşdedir ve umumi icazetle rivayet'i bırakmanın ihtiyat'a uygun olacağını söylemiştir.

 

Bazı Alimler icaze amme'yi mutlak (icaze amme mutlaka); ve mukayyed (icaze amme mukayyede) olarak iki kısıma ayırmışlardır. Bunlardan birincisi izah edilen kayda tabi tutulmayan umumi icazettir. İkincisi ise Muhaddis'in umumi tabiri biraz kısarak, bir şehir veya bölge, yahud mezheb  mensuplarına, yahud da filan şehrin ilim ehline veyahud da evvelce kendisinden okumuş olanlara diyerek bir kayıtlama yapıp verdiği icazettir.

 

İbn Haceri'l-Askalani mutlak icaze amme ile Hadis rivayet etmiştir. Bununla beraber bu yolla Hadis almayı zayif addettiği şu sözlerinden anlaşılmaktadır:

 

''Gerçi mutlak icaze amme'nin cevazına gelince, Kadi İyad, önce icaze amme'nin mechul ve sayılamayan kişiler için vakıf kurmaya kıyas edildiğine; buna göre ''Falan'ın evladı için, fulan'ın kardeşleri için'' kurulan vakfın caiz olduğuna işaret ettikten sonra şunları söyleyerek umumi icazetin caiz görülmesi tarafına meyletmiştir.

 

''İcazeti sahih gören alimlerin Eceztu li men huve min talebeti'l-İlmi li-beledin keza (şu beldede ilim talebesi olanlara icazet verdim); Eceztu talebeti'l-ilmi beledi keza (memleketimde bulunan talebelere icazet verdim); Eceztu li men kara'e aleyye kable haza (bundan önce bana Hadis arz edenlere icazet verdim) gibi kayda bağlayıcı tabirlerle umumi icazetle Hadis rivayet'inin caiz olduğu görüşünde birleştiklerini sanmıyoruz. Kimsenin böyle bir icazetten men edildiğini görmedim'' (ilma;101).

 

En-Nevevi'ye göre kaydı belirten herhangibir vasıfla verilen icaze amme mukayyede'nin caiz olması ihtimali, mutlak icaze amme'ye nisbetle daha fazladır. (tecrid mukaddimesi, 425).